Kimi zaman yapış yapış karışık. Kimi zaman taş gibidir, sert ve acı…
Zaman dedikleri uçup gider, arkasından su dökülen misafir gibi. Dert midir şifa mıdır bilinmez ama herkes aynı şeyi düşünmez… Yazın burnuna gelir yasemin çiçeği, kışın olur sana nergis çiçeği…
Mayhoş bir tat gibi, eller yapış yapış nemli. Büyümesi meşakkatli yemesi zevkli. Değeri bilinmez pek çok şey gibi… (?)
Köpük köpük hareketli, iyi bilirler eğlenmesini. Senede bir kere akla geldi mi, gidilmesi gerekli… (?)
Elleri kızartır güneş gibi, oynatır seni-beni çocuk gibi… Fazlası hasta eder âdemi… (?)
. . .
Selam olsun üşengeç ruhlara, kapılıp gitmezler hayatın akışına. Onlar bilir, onlar görür her şeyi! Zamanı olmayan nereden bilecek etrafındakileri?
/* Adını siz koyun dostlar */
Maniler güzel olmuş kardeşim ikinicisi deniz herhalde? 😀
Bildin 🙂
Adını biz belirlersek başlığını da biz açarız 🙂 Ama aynı üşengeçlikten bende de var. Yalnızca blogları okuyup, şöyle bir geneli süzüyorum. Üşengeçliği de övemem. Kötü bir özellik gibi hissediyorum. Saygılarımı sunuyorum.
Kötü ama gerekli – gereksiz şeylerin daha çok farkına vardıklarını düşünüyorum (Bir üşengeç olarak). Uğraşı olan insanın ilgilendiği şeyler bellidir, üşengeç insan fikir sahibidir ama eylemi yoktur.
Üçüncüsüne takıldım kar mı acaba? elinize sağlık.
Evet 🙂
“Zaman”ı sevdim en çok; “arkasından su dökülen misafir gibi.”
O misafirler ki… diyesim geldi ama galiba üşengeçlik bulaşıcı 🙂
Siz üşengeç olamayacak kadar iyi bir blog yazarısınız. Değerli yorumunuz için teşekkürler efendim.
Cevapları merak ederken hepsini yorumlarda okumuş oldum 🙂